Dünyada ve Türkiye'de Yenilenebilir Enerji

1973 yılında meydana gelen birinci petrol krizinin ardından enerjinin önemi tüm dünya ülkeleri tarafından daha iyi anlaşılmaya başlanmıştır. Bu tarihten sonra ülkeler enerji kaynaklarını çeşitlendirme ve alternatif enerji kaynakları kullanma noktasında önemli adımlar atmış özellikle enerji ithal eden ülkeler enerjinin sürdürülebilir kullanımı adına çeşitli politika arayışları içine girmişlerdir. 2000’li yıllara gelindiğinde alternatif enerji arayışları büyük bir ivme kazanmış ve yenilenebilir enerji konusun-daki çalışmalar artmaya başlamıştır.

Yenilenebilir enerjiyi “doğal kaynaklardan elde edilebilen ve kendini sürekli yenileyebilen bir enerji kaynağı” olarak tanımlamak mümkündür.Yenilenebilir enerjiyi diğer enerji çeşitlerinden ayıran en önemli özellik doğal bir şekilde kendisini yenileyebilmesi ve yok olmamasıdır.Bunun yanı sıra yenilenebilir enerji çeşitleri çevreye zarar veren karbon salınımının azaltılması,yerli kaynaklar oldukları için ithal edilmeye ihtiyaç duyulmaması ve bu sayede enerji konusun da dışa bağımlılığın azaltılması gibi hususlar açısından oldukça önemlidir.

Yenilenebilir enerji kaynakları başlıca “güneş”, “rüzgar”, “jeotermal”, “hidrolik”, “biyokütle”, “dalga”ve “hidrojen” enerjileri olarak gruplandırılmaktadır. Güneşin bu enerji çeşitlerinin büyük bir bölümünün ana kaynağı olduğu ve bunlara dolaylı veya dolaysız etkisinin bulunduğu söylenebilmektedir. Hatta fosil yakıt olarak bilinen kömür, petrol ve doğalgaz da esasında güneş enerjisinin şekil değiştirmiş halleridir. Bu nedenlerden ötürü güneşi dünyanın en önemli enerji kaynağı olarak tanımlayabilmek mümkündür. Aşağıda yenilenebilir enerji çeşitleri ve bunların kaynakları listelenmektedir (Tablo 1).

Yenilenebilir enerji kaynakları bu denli geniş bir potansiyele sahip olmasına rağmen, dünya genelinde tüketilen enerji çeşitlerine bakıldığında ilk sırayı petrol almakta ardından sırasıyla kömür ve doğalgaz gelmektedir. Yenilenebilir enerjinin toplam birincil enerji tüketimi3 içerisindeki payı ise sadece yüzde 9,5 (hidroelektrik ve yenilenebilir toplamı) kadardır (Grafik 1).

yenilenebilir enerji alanında yapılan yatırımlar ve teknolojik ilerlemeler sayesinde “temiz enerji” de diyebileceğimiz yenilenebilir enerjinin tüketim oranları giderek artmaktadır. Bu bağlamda 2016 yılsonu itibarıyla küresel nihai enerji tüketimi içerisindeki yenilenebilir enerji payının yüzde 20-21 bandında olması beklenirken 2020 yılında ise bu oranın artması öngörülmektedir.

Küresel ölçekte tüketilen toplam yenilenebilir enerjinin yaklaşık olarak yüzde 9’u geleneksel biyokütle denilen ve pişirme-ısınma gibi amaçlar doğrultusunda kullanılan enerji kaynaklarından karşılanırken yüzde 10,3’ü ise modern yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmektedir (Grafik 2).

Diğer taraftan 2014 yılı itibarıyla küresel nihai enerji tüketiminde yenilenebilir enerjinin payı yüzde 19,2 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran 2015 ve 2016 yıllarında da artmaya devam ederek yüzde 20 bandını aşmış bulunmaktadır. Fosil yakıtların nihai tüketim içerisindeki payı yaklaşık olarak yüzde 79 ve nükleer enerji ise yüzde 2,5 kadardır (Grafik 2). Bu durum dünyada tüketilen enerjinin yaklaşık olarak beşte birinin (1/5) yenilenebilir kaynaklardan karşılandığını göstermektedir. Bunun yanında fosil yakıtların toplam nihai enerji tüketimi içerisindeki oranı ise oldukça fazladır. Dünyanın fosil yakıtlara olan bağımlılığı hala üst seviyelerde olmasına rağmen son dönemlerde yaklaşık yüzde 10 olan modern yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı içerisinde ise biyokütle,jeotermal, güneş, rüzgar, hidroelektrik ve biyoyakıt gibi kaynaklardan elde edilen enerji çeşitleri bulunmaktadır. Modern yenilenebilir enerji çeşitlerinin nihai enerji tüketimi içerisindeki paylarına bakıldığında ise ısı enerji elde etmek için kullanılan yenilenebilir enerji kaynaklarının yüzde 4,2 ve hidroelektrik enerjisinin yüzde 3,9 ile ilk sıralarda yer aldığı görülmektedir.