Türkiye’nin elektrik üretiminde doğalgazın payı geçen yıl yüzde 22,4 olarak hesaplanırken, üretim 71,9 teravatsaatle bir önceki yıla göre yüzde 35 düşüş gösterdi. Londra merkezli enerji düşünce kuruluşu Ember’in Türkiye Elektrik Değerlendirmesi 2023 raporuna göre, geçen yıl Türkiye’nin elektrik üretiminde kullanılan doğal gaz miktarı bir önceki yıla göre yaklaşık 40 teravatsaat (yüzde 35) düşüş gösterdi. Söz konusu düşüşte, 2021’deki kuraklıktan sonra hidroelektrik üretiminin 10 teravatsaat ve kömürden elektrik üretimin 10 teravatsaat artış göstermesi etkili oldu. Ayrıca, elektrik talebindeki 9 teravatsaatlik azalış da doğal gazdaki düşüşte rol oynadı. Türkiye’nin elektrik üretiminde doğal gazın payı geçen yıl yüzde 22,4 olarak hesaplanırken, üretim 111,2 teravatsaatten 71,9 teravatsaate geriledi.
Nevşehir’in Merkez ilçesinde belirlenen 5 alanda jeotermal kaynak aranacak. Yapılacak sondajlarda 400 metre derinliğe kadar inilecek. Arama projesi kapsamında, önceden yapılan jeolojik, jeofizik ve jeokimyasal etüt çalışmalarından elde edilen veriler esas alınarak 5 adet sondaj kuyusu açılması planlanıyor. Kuyularda 400 metre derinliğinde sondaj yapılacak. Planlanan bu sondaj derinliğine ulaşılana kadar dikey yönde kırıntılı sondaj çalışması yapılacak. Kuyuda yapılan üretim testleri sonucunda kuyunun geliştirilmesi yada terkedilmesine karar verilecek. Sondaj çalışması sonrasında jeotermal akışkana ulaşılması durumda MTA Genel Müdürlüğü adına tescilli ruhsat ilgili Kanun ve Yönetmelikler kapsamında ihale yoluyla devredilecek.
Kaynak: https://www.enerjigunlugu.net/nevsehirde-jeotermal-kaynak-aranacak-53263h.htm
Uzman Dr. Paul P. Woskov, füzyon çalışmalarında kullanılan teknolojinin derin jeotermal enerji çalışmalarına aktarılması sayesinde 20 kilometre uzunluğunda dünyanın en derin kuyusunu açmayı planladıklarını kaydetti.
Yer altındaki sıcak suyun buhar türbinleri vasıtasıyla elektrik enerjisine dönüştürülmesi prensibine dayanan jeotermal enerji, yenilenebilir ve temiz enerji olma özelliğiyle, iklim kriziyle mücadelede önem taşıyor. Füzyon enerjisi çalışmalarındaki teknolojik gelişmelerin derin jeotermal çalışmalarında uygulanabileceğinin anlaşılması üzerine bu alandaki çalışmalar hız kazandı.
Nature Sustainability dergisinde yayınlanan yeni bir çalışmaya göre binlerce şehir, kendilerine yakın olan su rezervuarlarının üzerine konan yüzen güneş panelleri ile su ve enerji sorununu çözebilir.
İnsan kaynaklı küresel ısınmayı engellemek için elektrik üretiminde fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmak için yenilenebilir enerji kaynakların kapasitesinin artırılması büyük öneme sahip. Güneş enerjisi veya fotovoltaik (PV-güneş panelleri) sistemler artık ekonomik olması nedeniyle neredeyse her alana rahatlıkla kurulabiliyor. Nature Sustainability dergisinde yayınlanan yeni bir çalışmaya göre, yüzer güneş panelleri, Türkiye dahil onlarca ülkenin karşılaştığı kuraklık ve enerji krizlerinin anahtarı olabilir.
Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta yaşanan 7,8 ve 7,7 büyüklüğündeki depremler, Türkiye’nin elektrik enerjisi kurulu gücü için adeta bir test işlevi gördü. Depremin tam merkez üssünde yer alan Afşin-Elbistan Termik Santrallerinde yaşanan hasar nedeniyle 2 bin 800 Megavatlık (MW) kurulu gücün devreden çıkmasına rağmen, deprem etkisi dışında kalan illerde elektrik kesintisi yaşanmadı.
Ember, Türkiye’de 2022 yılında elektrik üretiminde güneş enerjisinin payının %4,7 olduğunu ve bunun potansiyelin çok altında olduğunu açıkladı.
Türkiye’de 2022 yılında rüzgar ve güneşin elektrik üretimindeki payı %15,5’e ulaşarak artışını sürdürdü. Uluslararası düşünce kuruluşu Ember’in yayınladığı 2023 Türkiye Elektrik Görünümü Analizi’ne göre, Türkiye’de 2022 yılında toplam rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesinde yaklaşık 2,4 bin MW gibi kısıtlı bir artış olsa da, elektrik talebindeki düşüşün de etkisiyle rüzgar ve güneşin elektrik üretimindeki payı %15,5’e ulaşarak artışını sürdürdü. 2021’de bu oran %13,5 seviyesindeydi.
https://www.enerjigunlugu.net/2022de-elektrigin-yuzde-155u-gunes-ve-ruzgardan-uretildi-53256h.htm
Türkiye’nin rüzgar enerjisinden elektrik üretimi 11 Mart tarihinde 212 bin 931 megavatsaatle tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ) verilerinden derlenen bilgilere göre, Türkiye’de 11 Mart tarihinde toplam 811 bin 120 megavatsaat elektrik üretildi.
Üretimde yüzde 26,3 payla rüzgar enerjisi santralleri ilk sırada yer aldı. Rüzgar enerjisi santrallerini, yüzde 21,4 ile ithal kömür santralleri ve yüzde 12,3 ile linyit santralleri takip etti. Böylece, Türkiye’de rüzgar enerjisinden elektrik üretimi 212 bin 931 megavatsaatle tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Rüzgardan elektrik üretiminde son rekor 18 Ocak’ta 210 bin 466 megavatsaat olarak kayıtlara geçmişti.
YENADER Başkan Yardımcısı Ali Karaduman yaptığı açıklamada; “Yenilenebilir enerji çalışmalarının aksamaması ve yatırımların kesintiye uğramadan devam etmesi için dikkat edilmesi gereken bazı hususlar bulunuyor. Kredi Garanti Fonu (KGF)’nin 350 milyar TL’ye çıkarılması çok güzel bir gelişme ancak KGF’nin biran evvel kullandırılması yatırımları daha da hızlandıracaktır. Öte yandan İletim ve Dağıtım Hatlarına yapılan %250’lik zamlar ile elektrik fiyatları düşmeyeceği gibi enflasyon da düşmeyecektir. Bu şartlar altında Azami Uzlaştırma Fiyatı (AUF)’dan ödeme yapılıp, Piyasa Takas Fiyatı (PTF)’den dengeleme hesaplarının yapılması adil olmamaktadır. Ayrıca YEKDEM dışındaki HES’lerden Kaynak Bazında Destekleme Primi kesilmesi halihazırda zararda olan HES’lerin zararını artırmaktadır. Bu uygulamaya son verilmesi gerekmektedir” dedi.
YENADER Başkanı Prof. Dr. Kerem Alkin yaptığı açıklamada; “Toskana’da 16 yerel bölge yönetimi, yöre halkı ve STK’larla bir araya gelip, sürecin içerisine üniversiteler, araştırma merkezleri ve jeotermal şirketleri katarak, Cosvig adıyla bir konsorsiyum oluşturmuş. Bu konsorsiyum, son 40 yıl içerisinde, her türlü anlamsız eleştiri ve dezenformasyona karşı, bir gün tarım arazilerinin zarar görüp görmediğini, diğer gün tarım ürünlerinin olumsuz etkilenip etkilenmediğini, bir başka gün ise havaya fazla karbon salınıp salınmadığını kimi zaman aylarca, yıllarca süren titiz araştırma ve çalışmalarla detaylı bir şekilde incelemiş. Sonuç, doğru hesaplanmış ve iyi tasarlanmış hiçbir jeotermal tesisinin, sistemin bulunduğu bölgeye ve insana en küçük bir zararı dahi olmadığı gerçeği. Tüm bu çalışmalar, Toskana Bölgesi’nin büyük bir bölümünde jeotermal için tarihi bir sahiplenmeyi beraberinde getirmiş” dedi.